11 Mayıs 2007 Cuma

Nedir bu ‘rakı muhabbeti’?

Rakı için ülkemizin geleneksel içkisidir demek doğru bir tanım olur. Viski nasıl Amerika’lı bilinirse, rakı da o kadar Türk’dür. Hani “Türkiye’nin tanıtımını üç-dört kelimeyle yapın’, deseler ilk söylenecek sözler Topkapı Sarayı, Rakı, Türkiş Döner ve Lokum olur herhalde. Bu anason kokulu içkiyi elbette sevmeyenler de vardır. Ama tadını bir kez aldınız mı, siz de rakıyı alıp başınızın üstüne oturtuverirsiniz. İçimi pek kolay olmayan ve yanında mutlaka yiyecek gerektiren bu içki öyle beş dakikada bitirilmez. Onun kendine özgü bir içme adabı vardır. Her şeyden önce yavaş yavaş, demlenerek ve yarenlik ederek içilir ki keyfi çıkarılsın. Yarenlik çok önemli; çünkü rakı sofraları uzun soluklu sohbetlerin yapıldığı bir yer, bir nevi dost evi gibi. Bu nedenle birlikte olunan kişilerin rakı adabını bilmeleri gerekir ki, sonra pişman olunmasın.

Neden Rakı?

Her coğrafya parçası üzerinde yaşayan insanlara bazı şeyler sunar. Bu bir denize kıyı olmak, verimli toprakları barındırmak gibi çeşitli alternatifler şeklinde olabilir. Bizim de topraklarımız her türden güzelliği almış, binlerce yıldır da birçok ulusun yerleşim yeri olarak tarihe geçmiştir. Her şeyin yetiştiği bu verimli topraklar bilim ve edebiyat gibi insanlığın gelişim göstergelerinde hep önlerde olmuş ve birçok kültüre ev sahipliği yapmıştır. Yani bu topraklarda binlerce yıl, yüzlerce kültürle kaynaşarak muhteşem bir zenginlik oluşturmuştur. Doğuyla batı arasındaki köprü olmak da azımsanacak bir durum değildir. Her kültür kendi sosyal yaşamını yaratır. Bunu etkileyen nedenlerin başında coğrafya da gelir. Nerede ve hangi koşullarda yaşandığı belirleyici bir etmendir.
Her kültürün bir de eğlenme biçimi vardır. Bu topraklarda yıllarca bir üzüm mahsulü olan şarap içilmiş, böylece alkolün vücuda verdiği gevşeme duygusu yaşanarak, günlük sorunların kısa bir süre için de olsa üstesinden gelinmeye çalışılmıştır. Bir süre sonra şarap, ikinci bir damıtılmaya tabi tutularak şarap rakısına ulaşılmış ve sonra da anason eklenerek bu günkü halini aşağı yukarı almış. Bu içki bir de mezeyle buluşunca, insanlar için başka bir dünya oluşmuş. Böylece bir sofrada hem demleniyorsunuz, hem de her türlü konuda fikir alışverişi yapabiliyorsunuz. En çok da edebiyatçılar, sanatçılar ilgi göstermiş bu sofralara: çünkü onların işi biraz da söz söyleme sanatı değil mi?

Hiç yorum yok: