5 Aralık 2008 Cuma

Ilhan Bingöl müridin yeni kalp damarlarina kavusmasi vesilesiyle kurulan Cuma'dan bir kare...
22.11.2008 Villa Leon

20 Kasım 2008 Perşembe

DUYURU

CUMACILAR

Cumacilarin ilk olarak ne zaman toplanmaya basladiklari tam olarak tesbit edilememektedir. Diaspora yasaminda cekmek zorunda kaldiklari binbir zorluga ve zulüme ragmen hayat kalmayi basarmis üyeler, birlikteliginin baslama tarihi konusunda degisik görüsler öne sürmektedir.

Bir grup Cumaci ilk eylem gününün 1990'in ilk aylari diye haritliyor olsa da, diger bazi üyeler 1992 yaz aylari konusunda israrli görüsler dile getirmislerdir. Dikkatle arastirilmasi gereken diger bir görüsü göre ise Cumacilarin ilk birliktelikleri 1863 sonbaharina denk gelmektedir.

Cumacilar arasinda yapilan görüsmelerde ortaya cikan bu farkli tarihler hatirlama durumu; Azalarinin Diaspora'da katlanmak zorunda birakildiklari, horlanma, iskence ve "Yurt" özleminin ortaya cikarttigi bunaklikla aciklanabilir. Bu tesbiti destekleyen bir cok tavranis bozuklugu farkli zamanlarda toplumsal sorun haline de gelmistir. Bu konuya ileride bütün acikligiyla tekrar deginilecektir.

Cumacilar tarihi üzerine serili bu ve buna benzer bir cok bilinmezlik ve sir perdesini aralamak; Hayatta kalmayi basarmis akli-selim üyelerine ve gelecek nesillere düsen tarihi bir görevdir.

Yine büyük tartismalar yaratan diger bir konu ise, 1990'li yillarda basladigini kabul etmek zorunda kaldigimiz Cumacilarin dagilma sürecleridir.

Cöküs, dagilma dönemi hakkinda; 1996 ya da 1998 gibi farkli tarihler hatirlansa bile, bir grup sorunlu üye bir dagilmanin, bir cöküsün asla yasanmadigini, kurulusundan bugüne kadar her hafta yapilan toplanmalarda hic bir aksamanin yasanmadigi konusunda israrci fikirler ileri sürmüslerdir.

Cumacilarin tarih sayfalarindaki hak ettikleri yere oturmalari, toplumsal sorun haline gelen bir cok gizem perdesinin tekrar ararlanmasi icin Cumanin babasi Hz. Fikri Üstad ve Mürit Adnan dahil olmak üzere iki iyi niyetli Cumaciyla, niyeti süpheli Asistan-Mürit Erman; Cumacilari 20.Nisan.2007 tarihinde Cumanin babasi Hz.Fikri Üstad himayesinde toplantiya davet etmislerdir.

Bu toplantinin katilimcilari ve ortaya cikarak gercekler www.cumacilar.blogspot.com sitesinde bilgilerinize sunulacaktir.

Bu; "sözde degil özde Cumaci" larin tarihi görevdir.

Gökhan
Harbi Cumaci

15 Kasım 2008 Cumartesi

17 Mart 2008 Pazartesi

14 Ocak 2008 Pazartesi

Rakıyı güneş battıktan sonra, yavaş yavaş ve muhabbet eşliğinde içmeli...
Rakıdan küçük küçük yudumlar alınır...
Bülent Ersoy öyle içiyor diye birdikişte bir duble rakıyı içmek makbul değildir...
Buz gibi şişeden bardağa çevire çevire dökülür ve o nefis kokunun daha fazlayayılması sağlanır...Bardağa konulan rakının yarısı kadar su konması makbuldür...
İlk yudumu aldıktan sonra ağızda bekletip, dişlerin arasından derin birnefes alınırki akciğerler de nasibini alsın...
Masada yaşça en büyük kişi rakı kadehini tokuşturmak için kaldırmadan rakıkadehleri masadan kalkmaz...
Rakı sofrasında planlı, programlı ciddi işler konuşulmaz. Geyik muhabbetiyapılır, memleket kurtarılır, anılar tazelenir, dedikodu yapılır...
Sigara küllüğüne zeytin çekirdeği, sıkılmış limon kabuğu konmaz...İçilen kahve fincanında, tabağında sigara söndürülmez...
Rakı kadehine önce rakı, sonra su, daha sonra da (konmasa daha iyi olur ama)buz konur...Bu sırayı bozarsanız, anason kadehin üzerine çıkar, rakının hem tadı hemkeyfi kaçar...
Rakıdan anlayanların,Antalya meyhanelerinde garsonluğasoyunanlara bunu anlatması gerekir...
İcmeye başlamadan önce aperatif birşeyler yenmelidir. Favorizeytinyağlılardır. Zeytinyağı, mide dolmaya başladıkça üste çıkarak,alkolüngenzinize doğru gelmesini engeller...
Rakıya buz koymak yanlıştır. Buz rakının içindeki suyla alkolü aynı orandaetkilemediği için daha seyrek olan alkol üste çıkar. İdeal karışım bozulmuşolur. En uygunu rakıya soğuk su koymaktır...
Rakı sofrasında kadeh yalnızca bir defa tokuşturulur. Hadi bakalımhoşgeldiniz vs. falan diye...Bundan sonra kadeh tokuşturulmaz sadece kaldırılır...
Masaya yeni birisi eklendiğinde ise tekrar kadeh tokuşturulabilir...Rakı şalgam suyuyla içilmez!... (taslağa dahil değil)Mezesiz rakı içilmez. Ben akşamcıyım, öyle bir kadehlik keyfim vardiyorsanız gidin bira filan için...
Şişe numarasının önemi yoktur. Zira ilk damıtılan rakı, 01 numaraya denkgelmez...
Rakı masasına avuç içiyle ya da yumrukla vurulmaz...Bağıra çağıra, Böğüre öğüre konuşulmaz... Sakin olmak, efendi takılmakgerek...
Önce kendine gel,
sonra meyhaneye
Kalender ol da gir
kalenderhaneye
Bu yol kendini yenmişlerin yoludur
Çiğsen başka bir yere git eğlenmeye
Rakı bardağı boş beklemez...
Evet masadan kalkarken bile dibinde birazbırakılır...Usul, adap bilen en genç kişinin saki olması adettendir, büyüklere (kibüyüklük kavramı orada anlam bulur) sakilik yaptırılmaz...
Ev sahibi olsabile...Şişede kalan son rakı damlasına kadar eşit paylaştırılır, daha da içmekisteniyorsa bu paylaştırma ritüeline girilmeden yenisi sipariş edilir...Rakı sizi ne zaman sarhoş edeceğini zamanında söyleyen bir içkidir,bunufarkettiğiniz zaman yanınızdakilere söylemeli, ya da izin isteyip kalkıpgitmelisiniz, ama eğer sizin kalkmanız masayı dağıtacaksa ölseniz bile orayıterketmeyin... Çünkü rakı masasından tuvalete gitmek için bile zar zorkalkılır, hoş karşılanmaz...
Rakı masasında bira, şarap gibi başka alkollü içecekler (masada sosyetikhanımefendiler olsa dahi) olmaz...Her nevi ızgara balık (çupra, levrek, istrongilos) uğurlu yemeği,hususinihavend ve rast makamından sanat musikisi eserleri uğurlu nağmesi,akordeon, keman ve ud da uğurlu çalgısı olan rakının, uğurlucl'si 70'dir...
Rakı yanlız başına içilen bir içki değil, meze ile birlikte yavaş (sindiresindire) içilen bir içkidir...Mide ve beyne belirli bir etki yaptıktan sonra insan keyiflenir ve güzelsohbetlere yönelir...Yani hem anlatır hem dinler... Böylece rakı sofrası en az iki kişininkatıldığı toplu bir eylem, karşılıklı konuşmalara dayandığı için demokratikbir forum, evrensel ve kişisel sorunların ortayagetirildiği, fikir alıp verilen, insanın kendisi ile yüksek sesle düşünerekhesaplaştığı bir tür psikolojik grup terapisi olmaktadır...Unutulmamalıdır ki rakı sofrası saygın bir cemiyettir... Buraya katılan hembu meclise kabul edildiği için saygı gören bir kişiliğe sahip demektir hemde diğerlerine karşı saygılı olmak zorundadır...Herhangi bir marka rakı içilirken başka bir markayı övmemek önemlidir,aksiyapıldığında, o an yudumlanan nimete hakarette bulunulmaktadır,yanlıştır...En büyük mezesi muhabbettir...
Muhabbet konusu "bi kız vardı, 5 yıl sevdim,yüzüme bile bakmadı" gibi duygusal ağırlıklı olabileceği gibi,"bu güneş niyehep doğudan doğuyo batıdan batıyo?" gibi yarı-felsefikonular da olabilir...
Tam yağlı koyun peynirinin üzerine kırmızı toz biberle renklendirilmişsarımsaklı zeytinyaği süslemesi... Turşu gibi ekşi mezelerde yine rakınınkendine has tatlı nefasetini dengeler, damarlarınızı büzeranasonla dost olur, buna misal olarak dağ lahanası turşusu verilebilir...
Yarasın.